Gebelik

Molar Gebelik Nedir?

Tıp literatüründe molar gebelik, plasentanın anormal gelişimi sonucu rahim içindeki üzüm tanelerini anımsatan kisttik yapıyı ifade etmektedir. Bu görünüş itibari ile halk arasında üzüm gebeliği olarak da bilinir. Görülme ihtimali çok düşüktür. Ancak daha önce molar gebelik hikayesi olan kadınlarda tekrarlama riski % 1 olarak belirtilmiştir. Ayrıca bu risk faktörü ilerleyen yaşa paralel olarak artmaktadır. Çoğunlukla sosyoekonomik düzeyi düşük ve düzensiz beslenme alışkanlığına sahip olan kadınlarda karşılaşılmaktadır. Molar gebelik, komplet (tam) ve parsiyel (kısmi) olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmaktadır.

  • Komplet (tam mol)

Gebeliğin sadece plasental dokularda meydana geldiğini ve fetüse ait hiçbir doku detayının olmadığını ifade etmektedir. Komplet en sık karşılaşılan molar gebelik çeşididir. Genellikle hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan bazı belirtilerle saptanmaktadır.

  • Parsiyel (kısmi mol)

Tam mol gebeliğinin aksine parsiyel gebelikte bebeğe ait doku örnekleri bulunmaktadır. Bir yumurta hücresini iki spermin birden döllemesi sonucu meydana gelmektedir. Bebek oluşmuş olsa bile genetik olarak fazla kromozal sahip olması nedeni ile hayatta kalma ihtimali maalesef yoktur.

Molar gebelik hangi belirtilerle ortaya çıkar?

Mol gebelik, plasental gelişimin yaşadığı anormallikler sonucu meydana gelmektedir. Ancak normal gebeliklerde olduğu gibi fizyolojik gebelik belirtileri ile ilk olarak ortaya çıkmaktadır.

  • Adet gecikmesi
  • Gebeliğin erken dönemlerinde kanama
  • B-HCG hormonu düzeyinin normalin çok daha üstünde olması nedeni ile kusma ve bulantı şikayetleri daha şiddetli bir şekilde görülmektedir.
  • Nadir olarak hormon seviyelerinin etkisi ile gebeliğin erken dönemlerinde preeklampsi, hipertiroidizm ve aşırı tüylenmeye sorunu ortaya çıkabilir.
  • Vajinadan üzüm tanesini anımsatan doku parçalarının gelmesi
  • B-HCG hormonunun yüksekliğine bağlı olarak hamilelerin her iki yumurtalığında over kist tespit edilmektedir. Ayrıca kistlerin büyümesi ile salgıladıkları hormonlar tüylenme artışına ve pelvik ağrıya neden olmaktadır.

Yukarıdaki belirtiler parsiyel mol de daha hafif bir şekilde görülmekte ve gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkmaktadır.

Molar gebelik nasıl teşhis edilmektedir?

Yukarıdaki semptomlar doğrultusunda başvuran anne adaylarına yapılan ultrasonografi muayeneleri ile elde edilen görüntüyle, tanı konulmaktadır. Yapılan muayenelerde rahim içinde dizili küçük üzüm taneleri şeklinde kistler tespit edilmektedir. Ayrıca gebelik haftasına göre rahmin çok daha büyük ve HCG hormonu seviyelerinin 100.000 üzerinde olması halinde molar gebelik teşhis edilmektedir. Fakat kesin tanı için küretaj operasyonları ile elde edilen doku örneklerinin patolojik olarak incelenmesi sonucu konulmaktadır.

Molar gebeliğin tedavisi var mı?

Molar gebeliğin teşhisinde sonra yapılan kan testleri ile diğer organlara yayılmış olma ihtimali değerlendirilmektedir. Bu amaçla akciğer röntgeni ve genel anestezi altında rahim içinin boşaltılması gerçekleştirilir. Fakat molar gebeliğin tekrar etme olasılığının yüksek olduğu hastaların takip altına alınması gerekir. Bu konuda belirteç olan HCG hormonu seviyeleri incelenir ve doğum kontrol hapları ile kontrol altına alınır. Takipler HCG hormonu seviyelerinin ölçümleri ile birlikte normal seviyelerine düşene kadar belirli aralıklarla kontrol edilmesidir. Genellikle kontroller haftalık olarak yapılırken, HCG düşüşüne bağlı olarak takipler aylık ve yıllık olarak yapılmaktadır. Bir yılın ardında HCG değerleri normal seviyelerinde ise, tekrar gebelik düşünülebilir.

Molar gebeliğin daha sonraki gebelik sürecinde ve doğumda olumsuz bir etkisi var mı?

Komplet ya da parsiyel gebelik hikayesinden sonra tedavisi yapılan hastaların büyük bir çoğunluğu sonraki gebeliklerinde sağlıklı bir gebelik süreci ve sağlıklı bir doğum eylemi geçirerek, çocuklarına kavuşmuşlardır. Hamilelik döneminde karşılaşılabilecek komplikasyonlarda artış saptanmamıştır. Fakat daha önce molar gebelik öyküsü olan hastalarda doğumdan sonra histopatolojik olarak plasentanın incelenmesi gerekir. Ayrıca doğumdan 6 hafta sonra B-hCG hormon seviyelerinin takip edilmesi ve gestasyonel trofoblastik riskinin engellenmesi gerekir.

Sıla Yılmazer

Ben Sıla Yılmazer, tutkulu bir kadın doğum hemşiresi olarak kadın sağlığına adanmış bir sağlık profesyoneliyim. Doğum hemşiresi olma yolculuğuma İstanbul'da doğup büyüyerek başladım. İnsanlara yardım etme ve sağlık alanında hizmet verme tutkumu genç yaşlarda keşfettim ve bu beni doğum hemşiresi olmaya yönlendirdi. Üniversite eğitimimi birinci sınıf bir üniversitede tamamladım ve kadın doğum hemşiresi olarak nitelikli bir uzmanlık kazandım. Kariyerime bir doğum kliniğinde başlamamın ardından anne adaylarına destek olmak için sabırsızlanıyorum. Onların yanında olmak, doğum sürecinde rahatlamalarını sağlamak ve güvende hissetmelerini sağlamak benim için en önemli önceliklerden biridir. İşimi yaparken empati yeteneğimi kullanarak anne adaylarına duygusal ve fiziksel destek sunmaya çalışıyorum. İletişim becerilerimle her bir anne adayıyla etkili bir iletişim kurarak ihtiyaçlarını anlamaya çalışıyor ve onları yönlendirerek doğum sürecinde rahatlatıcı teknikler uygulamalarını sağlıyorum. Kadın sağlığı ve doğum süreci konularında sürekli olarak kendimi güncel tutmak için araştırmalar yapmaya ve mesleğimdeki en son gelişmeleri takip etmeye önem veriyorum. Amacım, her anne adayının sağlıklı ve olumlu bir doğum deneyimi yaşamasını sağlamak ve onlara destek olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaktır. Kadınların doğum sürecinde güvende hissetmeleri, onları rahatlatmamıza ve sağlıklı bir başlangıç yapmalarına yardımcı olur.

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu